Türklerin Baş Çalgısı “Davul”

Orta Asya Türk Devletlerinde davul anlamı ve yeri çok farklıdır. Davul, hem varlık, hem bağımsızlık, hem de egemenlik simgelerinden biriydi. Davul, eski Türk inancının ve din uluları “Kamların” Şamanların baş çalgısı olarak kabul edilmiştir. Türkçede davulun diğer adları, köbürge, küvgür, tuğ, tavul, tabıl (veya babl) olarak adlandırılmıştır. Davul çalanlara davulcu, tabilzen, tabbal gibi adlar verilirdi. Davul, 8. yüzyılda köbürge, daha sonraları tuğ ve 11. yüzyılda küvrüğ adı ile anıldı. Davul’un Türk Coğrafyasında yaygın olmasının en büyük sebebi Türklerin ilk çalgıları arasında yer almasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Davul’un Türkler için önemini üç başlıkta toplayabiliriz. Birincisi varlık, bağımsızlık ve egemenlik simgesi oluşu. İkincisi kutsallığı ve üçüncüsü ise hakimiyet ve devlet simgesi oluşudur.

Eski Türk devletlerinde hâkimiyet sembolleri otağ veya Hakanın (Kağan’ın) çadırı, kotuz (şapka tüyü), yay, tuğ ve davuldu. Örneğin Büyük Hun Devletinde “davul”, “tuğ” ile eş anlamdaydı ve devletin, bağımsızlığın simgesiydi. Davul askerî müzik takımlarında yer almakla beraber, savaş başlangıcında, savaş esnasında ve bitişinde önemli bir haberleşme aracı sayıldı. Öyle ki davulun doğru şekilde çalınması savaşın neticesini etkileyecek öneme sahipti. Bu nedenlerle Orhun Kitabelerinde savaş araç gereçleri arasında sayıldı. Davul hem halkın hem de hükümdarların kullandığı bir araçtı. Sadece eğlence de değil cenaze ve ağıtlarda da davul hep kullanıldı. Avrupa Hunlarının ünlü hükümdarı ”Tanrı’nın Kırbacı” Başbuğ Atilla Han’ın ölümü sırasında yapılan yoğ töreninde, onun macerasını anlatan ağıtlar çalınıp söylenirken, düdüklerin, davulların, çalıp-söyleyen ozanların ağıtları ile acılarını ve gözyaşlarını akıttıkları rivayet edilir.

SON DAVULCU PANDEMİYE YENİLDİ…

Davulun düğünler de ayrılmaz ikili “davul-zurna” olarak anılması, yağlı güreşlerin olmazsa olmazı, eğlence mekanlarında sahne alan sanatçıların yanında mutlaka davul bulunması Türkler için ne kadar önemli bir yer aldığının şimdiki göstergesidir. El emeği göz nuru yapılan davulların kıymeti ve değeri yıllar geçtikçe daha çok artmış hiç eksilmemiştir. Türkler, eğlenirken, savaşırken, ibadet ederken ve üzülürken her zaman davulu baş çalgısı olarak kullanmış ve kullanmaya devam etmektedir. Ancak, son dönemde fabrikasyon davullar daha ucuz olduğu için tercih edilmesiyle el emeği ile bu işi yapan davul imalatçıları çok zor duruma düştü. Üstüne bir de Covid-19 Salgını ile birlikte bu işi yapan küçük esnaf neredeyse batma noktasına geldi.

Denizli’nin “Davulcu Baba” olarak tanınan tek Davul imalatçısı Halil Çoban bunlardan biri. Sadece Denizli değil, Ege Bölgesinin tek davul imalat ve tamircisi olan Halil Çoban 44 yıllık iş hayatında en zor günlerini yaşamakta. 1976 yılında Denizli Lisesinin bando takımında görev yaparken merakla patlayan davul ve trampetleri tamir ederek başlayan ve bu işi kendine meslek edinen “Davulcu Baba” lakaplı Halil Çoban, el işi olarak davul ve bunun yanında vurmalı çalgılar üretmekte ve aynı zamanda tamir etmekte. Küçücük dükkanında büyük işler yapmayı başaran Halil Çoban, Pandemi sürecinde neredeyse iş yerini kapatma noktasına geldi. Koronavirüs Salgını sebebiyle yasaklanan aktiviteler neticesinde aylardır şefte etmeden evine gittiğini açık yüreklilik ile söylemekte. Yukarıda belirttiğimiz gibi Türkler için önemli bir yer tutan Davul’un el yapımı son ustası da bu gidişle kaybolan tarihte yerini almak üzere.

ÇOCUK VE AYİN DAVULU YAPMAYA BAŞLADI…

Denizli ve Ege Bölgesinin tek kalan el yapımı davul imalat ve tamircisi “Davulcu Baba” lakaplı Halil Çoban, Pandemi sürecinde ayakta ve hayatta kalmak için farklı davullar üretmekte. Bunların başında “çocuk davulları” geliyor. Gürültü yapmayı seven minik yaramazların en büyük tercihleri arasında yer alan el yapımı çocuk davulları şu an ilgi görmekte. Bunun yanı sıra Halil Çoban, haber başında söylediğimiz gibi Tamgalı ve Şaman Davulları da imal etmekte. Süs eşyası olarak daha çok tercih edilen Tamgalı ve Şaman Davullarına son dönemde ilginin arttığını belirten Halil Çoban, şimdiler de bu iki davuldan para kazanmayı ümit etmekte. Bunun yanı sıra yurt içi ve yurt dışından da “ayin davulu” olarak bilinen davulların el yapımı olanlarının tercih edilmeye başlandığını belirten Halil Çoban, mesleğini sürdürmek için tüm şart ve şansını zorlamayı sürdürmekte. Türkler için tarihte çok öenmli bir yeri bulunan davulun hikayesi de işte böyle. Haberimizi o tarihi sözle son verelim, “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” çünkü yapımı gerçekten çok zor ve meşakkatli.

Sizlere son olarak savaşlarda kullanılan Davulların anlamlarını ve kullanıldıkları yerleri ile önemini belirtelim…

Tabl-ı Beşaret: Bir kale fethedildiğinde çalınan davuldur.

Tabl-ı Asayiş: Savaşta gece bastırınca, çarpışmayı durdurmak için çalınan davuldur.

Tabl-ı Cenk (Tabl-ı Saf): Savaşın başladığını belirtmek için vurulan davuldur.

Tabl-ı Cenk-i Harbi: Savaş bitince, divan toplantısının yapılacağını duyurmak için çalınan davuldur.

Tabl-ı Derbend: Yatsı vaktinden sonra, kervansaraylarda, hanlarda, şehir kapılarında kapıların kapanacağını duyurmak için çalınan davuldur. Bu davul çalındıktan sonra kimse içeri alınmaz ve kimsenin dışarı çıkmasına müsaade edilmez.

Tabl-ı Ordugâh Nöbetleri: Karakollardaki erlerin ve kalelerdeki nöbetçilerin gece nöbetinde uyumaması için çalınan davullardır.

Tabl-ı Lağım: Kale kuşatmaları sırasında düşman kuvvetlerinin, kale duvarını yıkabilmek için lağım kazdığını tespit etmek için kullanılan davullardır.